Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAnasayfa  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ (1911-1923)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
PaTRoN
Admin
Admin
PaTRoN


Mesaj Sayısı : 656
Rep : 3
Kayıt tarihi : 15/09/09
Yaş : 33
Nerden Nerden : Trabzon

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ (1911-1923) Empty
MesajKonu: MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ (1911-1923)   MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ (1911-1923) EmptyPerş. Eyl. 17, 2009 11:26 am

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ (1911-1923)


Türk edebiyatında toplum ve ülke meselelerine
geniş yer veren, sade Türkçeyi ve hece veznini kullanma yoluna giden
edebiyat akımı (1911-1923). 1860'tan sonra benimsenen ve Abdülhamid II
tarafından da desteklenen «Osmanlıcılık» ideolojisi, Balkan savaşından
sonra imparatorluk sınırları içinde patlak veren bağımsızlık
mücadeleleri sonucu, geçerliğini kaybetti. 1908'den sonra Müslüman
toplumları birleştirmek ve kalkındırmak, Hıristiyan devletleri
karşısında bir denge unsuru durumuna getirmek ama
II. Meşrutiyet'ten
sonra başlayan ulusçuluk akımı her alanda olduğu gibi edebiyatta da
kendisini göstermiş ve "Milli Edebiyat" akımı ile ulusal kaynaklara
dönülme ilkesini benimsemiştir. 1911'de Ali Canip Yöntem, Ömer
Seyfettin ve Ziya Gökalp'in yayımladıkları " Genç Kalemler" dergisiyle
başlayan akım, kısa sürede değişik sanat anlayışlarını savunan
sanatçılar tarafından da benimsenmiştir. Sade ve arı bir Türkçe ile
yazılan eserler yurt sorunları ve ulusal değerleri ortaya çıkarma
amacını gütmüşlerdir. Özellikle öykü ve roman alanında Yakup Kadri
Karaosmanoğlu, Halide Edip Adıvar, Reşat Nuri Güntekin ve Refik Halit
Karay bu akımın en güzel örneklerini vermişlerdir. Bu dönemde ayrıca
milli edebiyat kavramı altında toplanan fakat dünya görüşleri ve şiir
anlayışları farklı olan şairler de yetişmiştir. Nitekim şiirlerini
akımın temel özelliği olan hece ölçüsü yerine aruz ölçüsü ile yazan
Türk İstiklal Marşı'nın yazarı Mehmet Akif Ersoy, gerçekçi bir tutumla
toplumsal konulara yönelmiş; temelde Osmanlıcı ve gelenekçi kabul
edilen Yahya Kemal Beyatlı, yeni-klasik bir şiir geliştirmiş; egemen
ideolojilerin dışında kalan Ahmet Haşim ise izlenimci ve simgeci bir
anlayışla "Saf Şiir"i savunmuştur.
Milli Edebiyat Akımı Türk
edebiyatında toplum ve ülke meselelerine geniş yer veren, sade Türkçeyi
ve hece veznini kullanma yoluna giden edebiyat akımı (1911-1923).
1860'tan sonra benimsenen ve Abdülhamid II tarafından da desteklenen "
Osmanlıcılık" ideolojisi, Balkan savaşından sonra imparatorluk
sınırları içinde patlak veren bağımsızlık mücadeleleri sonucu,
geçerliğini kaybetti.
1908'den sonra Müslüman toplumları
birleştirmek ve kalkındırmak, Hıristiyan devletleri karşısında bir
denge unsuru durumuna getirmek amacını güden "İslamcılık" ideolojisinin
yanında, önce edebiyat ve fikir adamlarınca ortaya atılan, sonradan
siyasi nitelik kazanan milliyetçilik akımı da gelişme gösterdi.
Milliyetçilik
hareketi, kısa bir süre sonra " Türkçülük" adı altında, dernek ve yayın
organlarının (Türk Derneği, Türk Yurdu ve aynı adlarla çıkardıkları
dergiler) kurulmasıyla siyasi yönden teşkilât kurmağa başladı. Türk
Yurdu derneği, bir yıl sonra (1912) yerini Türk Ocağı'na bıraktı.
Yayımı
1913'te başlayan Halka Doğru dergisi, halkın toplumsal seviyesine
inmeyi amaç edindi. İmparatorluktaki milliyetçilik hareketleri, o
sırada iktidarda bulunan ittihat ve Terakki cemiyetince desteklendiği
için kısa zamanda büyük gelişme gösterdi. Milliyetçilik, özellikle
Türkçülük hareketinin önderi durumunda olan Ziya Gökalp, yazılarıyla ve
İstanbul üniversitesinde verdiği sosyoloji dersleriyle, hem
milliyetçilik ilkelerinin aydınlarca benimsenmesinde, hem de milli bir
edebiyatın yaratılmasında başlıca etken oldu.
Selanik'te, Ömer
Seyfeddin, Âkil Koyuncu, Rasim Haşmet ve fecriati'cilerden bazılarının
çıkardıkları Genç Kalemler (1911) dergisiyle, milliyetçilik akımı
edebiyat alanına girdi. Genç Kalemler dergisi ilk olarak "milli
edebiyat" deyimini ortaya attı ve böyle bir edebiyatın oluşturulması
görevini de üstüne aldı. Dergi yazarları ilk olarak dilin
millileştirilmesjyle ise başladılar.
Dili sadeleştirme konusunda
birtakım ilkeler tespit ettikten sonra edebiyatta da taklitçilikten
kaçınılmasını, sanatçıların, Türk halkının hayatına yönelerek yaratıcı
nitelikler kazanmalarını ve yapıcı eserler vermelerini istediler.
"Hikâye, roman ve tiyatro, konularını ve kişilerini yerli hayattan
almalıdır" ilkesini benimsediler. Milli edebiyat temsilcilerinin
edebiyat ve özellikle dil anlayışları, servetifünun'cular ve
fecriati'ciler büyük tepki uyandırdı.
Mehmed Rauf, Halid Ziya, Cenab
Şahabeddin, Hüseyin Cahid, Süleyman Nazif, Yakup Kadri, Köprülüzade
Mehmed Fuad'ın itirazları şunlardı: "Yeni dil ancak bilim dili
olabilir, sanat eserleri milletlerarasıdır, bu bakımdan edebiyat da
milli olamaz, Genç Kalemler'in milli edebiyat anlayışı ırki bir nitelik
taşımaktadır v.d.". Genç Kalemler dergisinde bu itirazlara karşı
devamlı yazılar çıkıyordu. Bu karşılıklı tartışmaların yapıldığı sırada
fecriati'cilerden Hamdullah Suphi ve Celâl Sahir, Genç Kalemler'in yeni
dil konusundaki görüşünü benimsediklerini bildirdiler.
Genç
Kalemler dergisi kapandıktan (eylül 1912) sonra yazarlarının birçoğu
İstanbul'a geldiler, Türk Yurdu ve öteki milliyetçi dergilerde yazmağa
başladılar. Milli edebiyat akımına karşı çıkanların ve yeni yetişen
gençlerin de katılmasıyla grup genişledi ve etki alanları da aynı
oranda büyüdü. Türkiye'de cumhuriyet ilân edilirken milli edebiyat
akımı temsilcilerinin büyük çabalarıyla, bazı yazarların (Cenab
Şahabeddin, Süleyman Nazif, Ali Kemal) şiddetle karşı koymalarına
rağmen, konuşma dili edebiyat dili olarak yaygınlaştı.

DİL VE ÜSLÛP

"Genç Kalemler" dergisi yazarları, milli bir edebiyatın, dilin millileştirilmesiyle yaratılacağına inanmışlardı.
Edebiyatı
cedide'cileri ve fecriati'cileri, Arapça ve Farsçanın etkisi altında
kalan bir dili (Osmanlıca) kullandıkları gerekçesiyle suçladılar, "Yeni
lisan" adını verdikleri davalarını gerçekleştirmeğe çalıştılar. Bu
konudaki başlıca amaçları şunlardı:
1. Arapça ve Farsça dilbilgisi kuralları ile bazı istisnalar dışında bu kurala göre yapılmış tamlamaların kullanılmaması;
2.
Arapça ve Farsça kelimelerin Türkçedeki kullanılışlarına göre
değerlendirilmesi, bu dillere ait kelimelerin yerine mümkün olduğu
kadar Türkçelerinin kullanılmasına dikkat edilmesi;
3. Arapça ve Farsça kelimelerin Türkçe telaffuzlarına göre yazılması;
4. Bilim dilinde kullanılan Arapça ve Farsça terimlerin kullanılmasına devam edilmesi;
5. Öteki Türk lehçelerinden kelime alınması;
6. Konuşmada, İstanbul şivesinin esas olarak kabul edilmesi.

ŞİİR

"Genç
Kalemler", şiir anlayışı konusunda fecriati şairlerinden pek
ayrılmadılar. Şiirde, konu seçimini şaire bırakmaları, onları, sanat
anlayışları bakımından ikiliğe düşürdü; edebiyatı cedide ve fecriati
şairlerinin ferdiyetçi sanat anlayışından bütünüyle ayrılamadı.
Nitekim, Birinci Dünya ve Kurtuluş savaşı sırasında genç şairler kendi
duygu ve hayallerini işlemekten kendilerini alamadılar. Aruzun yerine
heceyi getirmeleri, sadece biçim yönünden bir değişiklikti.
Milli
edebiyat dönemi şairleri kendilerini kabul ettirmeğe çalıştıkları
yıllarda bile (1911-1917) servetifünun'culardan Tevfik Fikret ve Cenab
Şahabeddin üstat sayılıyor, fecriati şairleri de ünlerini
sürdürüyorlardı. Bu arada Mehmed Akif de aynı anlayış ve yapıdaki
şiirleriyle büyük ün kazanmıştı. Rübab dergisindeki bazı genç şairler
(Halit Fahri, Selâhaddin Enis, Hakkı Tahsin, Orhan Seyfi v.d.), Nayiler
adıyla ortaya çıktılar.
Eski şairlerin şiirlerindeki samimi, lirik
ve mistik atmosferi şiirlerinde devam ettirmek istediler; milli geçmişe
bağlanarak edebiyatın milli olabileceğini savundular. Bu arada Yahya
Kemal ve Yakup Kadri, Nev-Yunanilik adını verdikleri akımda, eski yunan
edebiyatını örnek almak yoluna gittiler. Bu atılımlar beklenen sonuçlan
doğurmadı.
Milli edebiyat akımına taraftar olan bazı şairler, milli
edebiyat kavramını farklı şekilde yorumluyorlar ve şiirlerini kendi
yorumlarına göre yazıyorlardı. 1917'de kurulan Şairler derneği'nde
sadece "konuşma dilinin ve hece vezninin kullanılması" konusunda görüş
birliğine varıldı.
"Hecenin beş şairi" diye adlandırılan şairler
(Halit Fahri Ozansoy, Enis Behiç Koryürek, Orhan Seyfi Orhon, Yusuf
Ziya Ortaç, Faruk Nafiz Çamlıbel) bu görüşün yayılmasında ve
yerleşmesinde önemli rol oynadılar.
Milli edebiyat dönemi
şairlerinden başlıcaları şunlardır:
Mehmed Emin (Yurdakul) 1869-1944,

Ziya Gökalp (1876-1924),
Ali Canip (Yöntem) doğ. 1887,
ibrahim Alâaddin
(Gövsa) 1889-1949,
Yahya Kemal (Beyatlı) 1884-1958,
Yusuf Ziya (Ortaç)
1895- 1967,
Orhan Seyfi (Orhon) doğ. 1890,
Faruk Nafiz (Çamlıbel) doğ.
1898,
Enis Behiç (Koryürek) 1889-1949,
Kemaleddin Kami (Kamu)
1901-1948,
Halit Fahri (Ozansoy) 1891-1971,
Mithat Cemal (Kuntay)
1885-1956,
Ahmed Hamdi (Tanpınar) (1901-1962,
Necip Fazıl (Kısakürek)
doğ. 1903,
Necmeddin Halil (Onan) 1902 -1968,
Ömer Bedreddin (Uşaklı)
1904-1946,
ihsan Raif 1877-1926,
Şükûfe Nihal (doğ. 1896),
Salih Zeki
(Aktay) 1896-1971,
Ali Mümtaz (Arolat) 1897 -1967,
Halide Nusret
(Zorlutuna) doğ. 1901.

ROMAN VE HİKÂYE

1908'den sonra,
konularını genellikle toplumsal meselelerden alan, konuşma dilini ve
üslûbunu tercih eden yeni bir hikâye ve roman biçimi gelişmeğe başladı.
Bazı
romanlarda toplumsal meseleler İstanbul dışındaki çevrelerden alındı
(Ebubekir Hazım, Küçük Paşa 1910; Refik Halid, Memleket Hikâyeleri
1919); milliyetçilik siyasi bir ideoloji olarak işlendi (Halide Edip,
Yeni Turan 1912; Ahmet Hikmet, Gönül Hanım 1920); Kurtuluş savaşının
çeşitli görünümleri yansıtıldı (Halide Edip, Ateşten Gömlek 1922; Yakup
Kadri, Yaban 1932); Türk toplumunun Tanzimattan başlayarak geçirdiği
toplumsal, aşamalar, tasvirci ve tahlilci gözle anlatıldı (Yakup
Kadri'nin romanları).
Bunların yanında aşk konusunda da hikâye ve
romanlar yazıldığı oldu. Milli edebiyat döneminin başlıca hikâye ve
romancıları: Halide Edip (Adıvar) (1884-1964; Yakup Kadri
(Karaosmanoğlu) doğ. 1889; Refik Halid (Karay) (1888-1965), Aka Gündüz
(Enis Avni) 1886 - 1958; Ömer- Seyfeddin (1884-1920); Reşat Nuri
(Güntekin 1889-1956.
TİYATRO
Milli edebiyat döneminde, tiyatro
yeniden canlandı. özel tiyatroların yanında resmi tiyatroların da
kurulması için teşebbüse geçildi. İstanbul belediye reisi Cemil
(Topuzlu) Paşa İstanbul'un kültür hayatını olumlu yönde etkileyecek bir
konservatuvar kurulması fikrini, meclise kabul ettirdi; Paris'teki
Odeon tiyatrosu müdürü Pierre Antoine İstanbul'a çağrıldı. Dârülbedayi
adıyla iki bölümlü (müzik, tiyatro) bir kurum meydana getirildi.
Dârülbedayi,
ilk olarak Hüseyin Suat'ın Emile Fabre'dan adapte ettiği Çürük Temel'i
(La Maison D'Argile) oynadı (20 ocak 1916). Bunu Halit Fahri'nin Baykuş
adlı oyunu takip etti (2 mart 1917). Birinci Dünya savaşı sırasında
gerek savaşın verdiği güçlükler, gerek Dârülbedayi'deki iç bölünmeler
sonucu, çalışmalar aralıklı olarak sürdürülebildi. Dârülbedayi 1926'da
İstanbul Şehir tiyatrosu, 1934'te de Şehir tiyatrosu adını aldı.
Kuruluş amacı telif oyunlar yazılmasını teşvik olan Dârülbedayi'de
oynanan eserlerin çoğu hafif komedi ve vodvil, bir kısmı da manzum
dramdı. Oyunlar, zayıf teknikli olmasına karşılık dil ve üslûp
bakımından başarılıdır. Bu dönem tiyatro yazarları: İbnürrefik Ahmed
Nuri (Sekizinci) 1866-1935, Musahipzade Celâl (1870-1959), Aka Gündüz
(1886-1958), Reşat Nuri (1889-1956), Halit Fahri (1891-1971), Yusuf
Ziya (1895-1967), Faruk Nafiz (doğ. 1898) v.d.

EDEBİYAT TARİHİ VE TENKİT

Türk
edebiyatı tarihi konusunda verimli çalışmalar milli edebiyat döneminde
başladı. Fuat Köprülü, Türk edebiyatını, şuara tezkireleri anlayışından
kurtararak destanlar çağından bugüne kadar olan dönemi bir bütün
halinde ele aldı (Türk Edebiyatı Tarihi I, II 1920-1921).
Türk
Edebiyatında İlk Mutasavvıflar (1918) adlı eserinde Ahmed Yesevi ve
Yunus Emre'yi bütün yönleriyle belgelere dayanarak tanıttı. Türk
medeniyet ve kültür tarihi, Türk dili, dini, sanatı, musikisi v.d.
konularda çeşitli eserler meydana getirdi. Ali Canip (Yöntem), edebiyat
ve edebiyat tarihi konularında yaptığı çalışmalarıyla tanındı. Mithat
Cemal ve İbrahim Alâaddin de monograik incelemeler yaptılar.
Milli
edebiyat döneminde Genç Kalemler'de Ömer Seyfeddin ve Ali Canip
(Yöntem), yayımladıkları polemik ve tenkitleriyle "yeni lisan"ın ve
milli edebiyatın savunmasını yaptılar. Ali Canip yeni edebiyat akımına
karşı çıkan Cenab Şahabeddin ile yaptığı edebi polemiklerini Milli
Edebiyat Meselesi ve Cenab Beyle Münakaşalarım (1918) adlı eserinde
topladı.
Bu dönemin öteki edebi tenkit ve polemik yazarları arasında Hamdullah Suphi, Yakup Kadri, Raif Necdet sayılabilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://myforumm.net.tc
 
MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ (1911-1923)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Cumhuriyet dönemi şairleri ve özellikleri
» Edebiyat Nedir?
» kurtulus savası hazırlık dönemı ve kongreler
» Edebiyat Terimleri Sözlüğü

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Eğitim & Kültür :: Forum Kütüphanesi :: Edebiyat-Türkçe-
Buraya geçin: