Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAnasayfa  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Divan Şiiri'nin konuları ve özellikleri

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
PaTRoN
Admin
Admin
PaTRoN


Mesaj Sayısı : 656
Rep : 3
Kayıt tarihi : 15/09/09
Yaş : 33
Nerden Nerden : Trabzon

Divan Şiiri'nin konuları ve özellikleri Empty
MesajKonu: Divan Şiiri'nin konuları ve özellikleri   Divan Şiiri'nin konuları ve özellikleri EmptyPerş. Eyl. 17, 2009 12:08 pm

Divan Şiiri'nin konuları ve özellikleri :

Aşk
teması,divan şiirinin merkezini oluşturur.Divan edebiyatı eserlerinde
aşk-aşık-maşuk kalıbı her daim bulunur. Aşk uzlaşımsaldır; yani temel
özellikleri hiç değişmez. Mesela bütün aşklar tek yanlıdır, aşık hep
sever, acı çeker, hiçbir karşılık görmez, her zaman ondan ayrı kalışını
dile getirir; ayrıca rakipleri de vardır. Bu yüzden hep kıskançlık
içinde kıvranır durur. Sevgili ise hemen her zaman aşığa ilgisiz
davranır, onu tanımazlıktan gelir. Sevgili (maşuk) hep bir sultan,
efendi, sahip kimliğinde gösterilir. Sevgili şah, aşık ise kuldur. Aşık
için en tehlikeli durum, sevgilinin eziyet ve cefa çektirmekten
vazgeçmesidir.Divan şiirinde betimlenen sevgili tipi de tektir ve
değişmez. Bütün divan şairleri farklı çağrışımlara yol açabilecek
mazmunlar kullansalar da, gerçekte tek bir tip sevgili imajı çizerler.
Bu geleneksel sevgili tipinin boyu servi gibi uzun, beli ince, saçları
uzun ve siyah, yanakları gül kırmızısı, gözleri siyah, bakışları kılıç
gibi keskin, ok gibi yaralayıcıdır. Başka bir özelliği de hep genç
oluşudur. Böyle betimlenen sevgilinin aşığının (yani şairin) gözyaşı
Nil ya da Fırat ırmakları gibi akar. Divan şiirinde bütün şairlerin
kullandığı bu tür benzetmelere “mazmun” denir. Bu mazmunları yerli
yerinde ve başarılı bir biçimde kullananlar başarılı şair sayılırdı.

Divan
şiirinde aşk 2 türlü işlenmiştir. Dünyevi aşk ve ilahi aşk. Aşk konusu
ozanın dünya görüşüne koşut olarak anlam kazanırdı.(ilahi aşk) Tasavvuf
yoluna giren ozan için amaç mutlak güzellik olan tanrıya kavuşmaktır.
Bu da ancak maddeden sıyrılıp benliği yitirmek ve aşk (dervişlik)
yoluna girmekle olur. İlahi aşk; maddi aşkla başlar: dünya üstündeki
bir güzele aşık olan ozan, dünyanın güzelliklerine aşık olan ozan, bu
durumu soyutlama yoluyla ilahi aşka dönüştürür ve Tanrı’nın benliğine
kavuşmaya çalışır; Tanrı’da kendi benliğini eritme anlamına gelen
“fenafillah” aşamasına erişince de gerçek mutluluğu bulur. Ama bu aşama
ölümden sonra gerçekleşebilecektir. Divan şiirinde sevgilinin, erkek
kimliğinde görülmesi, doğrudan doğruya tasavvuftan kaynaklanır. Yunan
düşünürü Platon’a kadar uzanan bu yaklaşımda, en saf ve en gerçek aşk
önemlidir; tensel zevkler, cinsellik söz konusu edilemez. Tensel
zevkler ancak neslin devamı sağlanması açısından kadınlara duyulan
aşklarda söz konusu olabilir. Bu nedenle Tanrı’nın gerçek güzelliğinin
yansıdığı, gerçek aşk kaynağı genç erkekler, ilahi aşkın nesnesi
olmuştur.(dünyevi aşk) Aşk konusu, yaşama bağlı ozanlar tarafından da
dindışı bir anlayışla ele alınmış ve işlenmiştir. Yaşamdaki güzellikler
ve güzelliğiyle simgeleşen kadın, divan şiirinde önemli yer tutar.
Dünya nimetlerine bağlı divan edebiyatı ozanları, bu nimetlerden zevk
alarak yararlanmasını bilmişlerdir. Söz konusu ozanlar için kadın
tapılacak biridir: güzelliğiyle büyüler, zaman zaman ilgi gösterip
zaman zaman rakipleriyle gönül eğlendirerek ağşığını üzer. Aşık sürekli
bir üzüntü içinde kıvranıp durur, daha doğrusu platonik aşkın
girdabında boğulacak gibi olur.

Divan şirinde yaygın işlenen
konulardan biri de doğadır. Ama doğa, şairin hünerini göstermesi için
bir araçtır. Çünkü şair, doğayı kendisinin gördüğü gibi değil, önceki
usta şairlerin gözüyle yansıtır. Doğa, daha çok kasidelerin ve
mesnevilerin konusu olmuştur. Bahar ve kış mevsimleri o kadar çok
işlenmiştir ki, bu iki mevsimi anlatan şiirlere ayrı adlar bile
verilmiştir. Baharı anlatan şiirlere bahariye, kışı anlatanlara da
şitaiye denmiştir. Bahar, şair için sevinç kaynağıdır. Bahar için
yapılan benzetmelerden biri sultandır. Örneğin bahar sultanı ordusunu
toplar, kış sultanına hücum ederek onu yener. Bâkî'nin "Bahar
Kasidesi", en güzel bahariye örneğidir. Bahar betimlenirken gül,
bülbül, lâle, sümbül, çimen gibi sözcüklere sıkça başvurulmuştur. Divan
şairine göre bahar, yaşam ve canlılığın kaynağıdır. Kış ise can sıkıcı
ve bunaltıcıdır; zalim bir padişaha benzetilir.

Divan şiirinde,
işlendiği biçimiyle doğa belli öğelerle sınırlı kalmıştı. Örneğin
orman, dağ, ova, rüzgâr, yağmur gibi öğeler Divan şiirinde hemen hiç
kullanılmamıştır. Divan şiirinde kayıklar vardır, ama deniz yoktur.
Divan şiirinde bilinçli olarak yapay bir dünya yaratılmıştır.

Divan Şiiri'nde söz sanatları

Divan
şairinin başarılı olabilmesi için dilin inceliklerini bilmesi
gerekirdi. Şairin söz sanatlarındaki ustalığı şiirinin değerini
arttırırdı. Bu nedenle şairler, hüsn-i ta'lil ve teşbih sanatına sıkça
başvurmuşlardır. Hüsn-i ta'lil, nedeni bilinen bir olayı, daha güzel
biçimde açıklama ve anlamlandırma sanatıdır. Benzetme de denen teşbih
ise, bir durumu, bir oluşu, bir varlığı daha güzel bir duruma, bir
oluşa, bir varlığa benzetmektir. Divan şairi için benzetilenler, daha
doğrusu neyin neye benzetileceği belliydi ve kalıplaşmıştı. Bu amaçla
hazırlanmış listeler bile vardı. Ama asıl yenilik hüsn-i ta'lil
sanatıyla ortaya koyulurdu. Böylece şair bir sözcüğe ya da deyime,
kullandığı dili iyi bilmesi oranında artan anlamlar yüklenmiş
oluyordu...

Divan Edebiyatında Nesir

Divan edebiyatında
üç tür düzyazı biçimi vardır. Yalın düzyazı, süslü düzyazı ve orta
düzyazı. Yalın düzyazıda halkın konuştuğu dil kullanılmış, halk
kitapları, halk öyküleri, Kur’an tefsirleri, hadis açıklamaları bu
türde yazılmıştır.

Süslü düzyazıda hüner ve marifet göstermek
amaçlanmıştır. Bu türe genellikle medrese öğrenimi görmüş, Osmanlıca’yı
iyi bilen yazarlar yönelmiştir. Çok uzun cümlelerin, bol söz ve anlam
oyunlarının göze çarptığı bu türün en belirgin örneklerini Veysi ve
Nergisi vermiştir. Süslü düzyazıda çok ürün verilmiş bir alan da
tezkire’dir. Bu türün ilk klasik örneğini, 16. yüzyılda Aşık Çelebi
yazmış ve tezkire geleneği 19. yüzyılda Fatih Efendi’ye değin sürmüştür.

Orta
düzyazı ise, divan edebiyatının hemen hemen bütün klasik yazarlarının
yazdığı bir türdür. Belirgin özellikleri, söz ve anlam oyunlarından,
hüner ve marifet göstermekten kaçınılmış ve içeriğin ön planda tutulmuş
olmasıdır. Özellikle tarih, gezi, coğrafya ve din kitapları bu türde
yazıldı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://myforumm.net.tc
 
Divan Şiiri'nin konuları ve özellikleri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Eğitim & Kültür :: Forum Kütüphanesi :: Edebiyat-Türkçe-
Buraya geçin: